TR
  • English
  • Türkçe
  • فارسی
  • español, castellano
  • Français
  • русский язык
  • українська
  • العربية
  • Deutsch
  • Turkaegean’ın üç güzel adası Gökçeada, Bozcaada ve Cunda, konuklarını yüzyıllardır Ege'nin zenginlikleriyle ağırlıyor. Adalarda günler, taş evlerde leziz Türk kahvaltılarıyla başlıyor, güzel plajlarda yüzmeyle devam ediyor ve meyhanelerde keyifli akşam yemekleri ile bitiyor. Sofralar bölgenin asırlık tarifleriyle dolarken, önce mezeler servis ediliyor; ardından adaların meşhur deniz ürünleri sofralardaki yerini buluyor. Peki sizin için bu adalardan hangisi en uygun? İşte karar vermenizde size yardımcı olabileceğini düşündüğümüz bazı ipuçları...

    Bozcaada: Şehirden Kaçanların Huzur Durağı

    Çanakkale açıklarındaki Bozcaada, ana karadan bağımsız, çok iyi korunmuş bir Ege güzeli. Antik dönemde ismi Leukophrys olan, mitolojik metinlerde ise Tenedos olarak geçen Bozcaada, bugün de tıpkı geçmişteki gibi kristal beyazlığındaki suları, adaya kimliğini kazandıran üzüm bağları ve şaraplarıyla tanınıyor. Geyikli İskelesi’nden kalkan feribotlarla rahatlıkla ulaşılabilen adaya yaklaştığınızda sizi ilk karşılayan ise Bozcaada Kalesi. Ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı tam olarak bilinmeyen bu kaleyi ziyaret edip muhteşem ada manzaralarını fotoğraflayabilirsiniz. Adada mutlaka görülecekler listenizde bulunması gereken diğer noktalar ise; Bozcaada Müzesi, Ayazma Manastırı, Yel Değirmenleri ve Meryem Ana Kilisesi şeklinde sıralanıyor. Adaya eğer yaz sezonunda gittiyseniz Ege Denizi’nin pırıl pırıl suları da sizi bekliyor demektir. Ayazma Plajı ve Akvaryum Koyu, adada denize girebileceğiniz başlıca yerler arasında. Bozcaada doğa sporları yönünden de birçok seçeneğe sahip. Çayır Plajı’nda rüzgâr sörfü yaparak deniz ve rüzgârın tadını çıkarabilir ya da sakin koylarda mavi derinliklere dalarak su altı yaşamını keşfedebilirsiniz. Bozcaada’da yapmanız gereken bir diğer şey ise adanın en batı ucunda yer alan Polente Feneri ve rüzgâr güllerini ziyaret etmek. Çünkü burada Bozcaada’nın meşhur şarapları eşliğinde günbatımını izlemeye doyamayacaksınız. Bozcaada, tarihi 3000 yıl öncesine uzanan üzüm bağları ve kadim şarapçılık geleneğiyle aynı zamanda eşsiz bağ rotalarına da sahip. Bozcaada Bağ Rotası üzerindeki şarap imalathanelerini ziyaret edebilir ve adanın dört endemik üzümünden yapılan yerel şarapların tadına bakabilirsiniz. Adada her yıl Eylül ayının ilk haftalarında Bağ Bozumu Festivali’nin düzenlendiğini de not düşmeliyiz. Adanın leziz şarapları eşliğinde çiğ dolma, asma yaprağında sardalya ve kirpi (deniz kestanesi) gibi yöresel lezzetleri deneyimleyip; günü adalı gibi sonlandırabilirsiniz.

    Gökçeada: Dünyanın İlk ve Tek “Cittaslow"lu Adası

    Kuzey Ege’de, Gelibolu Yarımadası açıklarında bulunan Gökçeada otantik köyleri, ılık rüzgârı, tepelerinde dolaşan keçileri, tertemiz denizi ve upuzun plajlarıyla harika bir Türkeagean’lı. Tüm bu özelliklerinden dolayıdır ki ada, 2011 yılından beri "Cittaslow" unvanına sahip dünyanın ‘ilk ve tek sakin adası’ konumunda. Türkiye’nin en bakir koy ve plajlarına da sahip destinasyonlardan biri olan adanın turkuvaz rengi sularında yüzmek dışında, dalış ve sörf de yapmak mümkün. Adada rüzgâr sörfü için elverişli gün sayısının 300 olduğunu söylediğimizde, her yıl binlerce kişinin niye Gökçeada’nın yolunu tuttuğunu daha iyi anlayacaksınızdır. 1.200 metre uzunluğundaki sahili ve altın rengi kumuyla Aydıncık Plajı’nda yüzebilir ve rüzgâr sörfü yapabilirsiniz. Gizli Liman, Laz Koyu, Yıldız Koy ve Mavi Koy da adanın diğer tertemiz plajları. Adanın diğer doğal güzellikleri arasında ise Kaşkaval Burnu’ndaki Peynir Kayalıklar ve Tuz Gölü yer alıyor. Üst üste dizilmiş peynir kalıplarını andırdığı için Peynir Kayalıklar olarak adlandırılan ilginç kaya oluşumları mutlaka görülmesi gereken yerlerden.  Özgün bir yaşamı sükûnetle bir araya getiren Gökçeada, ayrıca mimarisi ve yemekleriyle de ünlü. Adanın birbirinden güzel köyleri olan Kaleköy, Zeytinli, Tepeköy, Bademli ve Dereköy asırlık ağaçları, tepeleri ve otantik taş evleriyle büyüleyici. Bu köylerdeki restore edilen taş evlerde açılan otel, kafe ve restoranlar, gerçekten de görülmeye değer.

    Ege'nin Masal Perisi: Cunda Adası

    Ege sularının her mevsimi bir başka güzel olan adası Cunda ise Ali Bey Adası olarak da biliniyor. Kıyıya kısacık bir köprüyle bağlanan Cunda, Ege’nin en kolay ulaşılabilir adası konumunda. Adada görülmesi gereken yerlerin başında Taksiyarhis Kilisesi geliyor. 1873 yılında Neo Klasik mimari ile inşa edilen kilise, 2011 yılında geçirdiği restorasyon sürecinin ardından ilk günkü görkemine kavuşmuş. Yapı, bugün Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi olarak ziyaret edilebiliyor. Meşhur Aşıklar Tepesi’nden manzara izlemek, tertemiz sularda yüzmek ve Arnavut kaldırımlı sokakları aşarak taş evlerin avlusunda Cunda lezzetlerinin tadına bakmak, adanın olmazsa olmazları arasında. Aşıklar Tepesi, ziyaretçilerine adayı kuş bakışı izleyebilecekleri eşsiz bir ortam sunarken yüzmek içinse Akvaryum ve Yeşil Koy ’u tercih edebilirsiniz.  Cunda aynı zamanda Ege’nin en zengin yemek ve mezelerine sahip yerlerinden de biri. Bilhassa otlardan yapılan meze ve salatalar bu yöreye has özellikler taşıyor. Denizin kıyısında günbatımını izlerken deniz börülcesi ve enginar gibi zeytin yağlı ada lezzetlerinin tadına bakmayı unutmayın. Buradayken adanın özel balığı papalinayı da deneyebilirsiniz.