Tarihi boyunca dünyanın en kadim medeniyetlerine ev sahipliği yapan Anadolu topraklarının bugün konuklarına sunduğu en özel deneyimlerin başında kuşkusuz ki tarihi ve mimari keşifler geliyor. Türkiye’nin geçtiğimiz yıl UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kaydedilen 21. mirası “Anadolu'nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camiileri” ise bu zenginlikler arasında yer alıyor. Dünyada ilk örnekleri Türkler tarafından yapılan ve Anadolu’da 13. yüzyılın sonları ile 14. yüzyılın ortaları arasında inşa edilen beş camiden oluşan bu rotada Türk-İslam geleneğine ait mimari yapıları keşfedebilirsiniz. Orta Çağ’dan günümüze ulaşmayı başaran ve ahşap iç sütunlardan (hipostil tipi) oluşan mimari özellikleriyle farklı şehirlerde olmalarına rağmen ortak teknik özeliklere sahip bu camiler, dönemin estetik anlayışını yansıtan süslemeleriyle de büyüleyici. Gelin, 5 ayrı şehirdeki 5 mimarlık harikası bu camileri, yakınlarındaki diğer göz alıcı eserlerle birlikte yakından tanıyalım…
Konya: Beyşehir Eşrefoğlu Cami
Bu çok özel rotaya Konya’daki Beyşehir Eşrefoğlu Cami’nden başlayabilirsiniz. 12. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar Selçuklu Türklerinin başkenti olan Konya, bu döneme ait pek çok esere de ev sahipliği yapıyor. 1296-1299 yılları arasında inşa edilen Beyşehir Eşrefoğlu Cami ise bunlardan biri. Selçuklu döneminin taş ve ahşap işçiliğinin ihtişamını yansıtan yapı, aynı zamanda Anadolu'nun ahşap camilerinin en büyüğü. Cami ayrıca taş, tuğla, çini ve renkli boyama gibi birçok süsleme sanatının bir arada kullanıldığı tek ahşap camii olma özelliğine de sahip.
Görmeden Dönme: Dünyadaki Neolitik Dönem’e ait en eski yerleşimlerden biri olan, Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki Çatalhöyük’ü görmeden şehirden ayrılmayın. Burada, yeni açılan Çatalhöyük Tanıtım ve Karşılama Merkezi ile ünlü Neolitik kazı alanının tarihinde interaktif bir yolculuk yapmak da mümkün.
Yemeden Dönme: Etli veya kıymalı harcın hamurun üzerine yayılmasıyla yapılan Konya’nın ünlü etli ekmeğini buraya gelmişken mutlaka denemelisiniz.
Afyonkarahisar: Ulu Cami
Bir sonraki durağımız Konya’nın komşusu Afyonkarahisar. Frigler’den Osmanlı İmparatorluğu’na kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu tarihi şehrin en büyük camilerinden olan Ulu Cami ise yine bir Selçuklu eseri. Zamanımızda eski biçimi korunarak yeniden onarılan yapı; ahşap ve tuğla mimarisinin yanı sıra sahip olduğu ağaç işçiliği ile Selçuklu döneminin eşsiz örneklerinden. Yapı, beş sıra halinde 40 ahşap sütun üzerine inşa edildiği için “40 Direkli Camii” olarak da biliniyor.
Görmeden Dönme: Afyon’da Friglerin izlerini taşıyan kaya parçaları ve antik kalıntılarla dolu Dağlık Frigya bölgesini ziyaret edebilirsiniz. 2015 yılında UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi’ne alınan bölge, günümüzden neredeyse 3000 yıl öncesine ışık tutuyor.
Yemeden Dönme: Gastronomi alanında UNESCO "Yaratıcı Şehirler Ağı"na dahil olan Afyonkarahisar’da özellikle lokum, sucuk ve kaymak gibi lezzetleri tadabilirsiniz.
Eskişehir: Sivrihisar Ulu Cami
Eskişehir hem tarihi hem de modern yüzüyle etkileyici bir şehir. Eskişehir’deki Sivrihisar Ulu Cami ise Anadolu'daki ahşap sütunlu en büyük camilerden. 2 bin 500 kişinin aynı anda ibadet edebildiği camide, Sivrihisar kilim dokumacılığının en güzel örneklerini görmek de mümkün. Camideki 67 direkten bazıları kalem işi süslemeleriyle dikkat çekerken bazılarında Doğu Roma dönemine ait sütun başlıkları da kullanılmış. Camii aynı zamanda ceviz ağacından yapılmış (ve türünün en güzel örneklerinden sayılan) minberiyle de ünlü.
Görmeden Dönme: Eskişehir’in Han ilçesinde bulunan, Gordion'un dokunduğunu altına çevirdiği rivayet edilen, efsane kral Midas’ın kenti olarak bilinen Yazılıkaya’yı yani Midas Anıtı’nı görebilirsiniz. Antik mağara ve mabetlerle çevrili bu bölge, yaklaşık 3 bin yıl önce bir kaya yüzeyine oyulan, 17 metre yüksekliğindeki muhteşem tapınağıyla görülmeyi hak ediyor.
Yemeden Dönme: Tarihte Anadolu’nun buğday ambarı olarak bilinen Eskişehir’de, geleneksel olarak kıymayla yapılan çiböreği tadabilirsiniz.
Ankara: Ahi Şerefeddin (Arslanhane) Camii
Eskişehir’den hızlı trenle yaklaşık 1,5 saatte ulaşabileceğiniz başkent Ankara’da bulunan Ahi Şerefeddin Camii, ülkenin hareketli başkentinin dışarıdan oldukça sade görünen ancak başlı başına bir mimarlık harikası olan yapıları arasında. Selçuklu dönemine ait yapı, içerisindeki türbenin duvarına gömülen antik mermer aslan heykeli sebebiyle ‘Arslanhane’ olarak da anılıyor. Tek katlı cami, 24 ahşap sütunu ve mermer sütun başlıkları ile devşirme malzemenin ahşapla uyumunu da ortaya koyuyor.
Görmeden Dönme: Türkiye'nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki 20. kültürel miras alanı olan Kral Midas’ın kenti Gordion’u, mutlaka görmelisiniz. Kent ve çevresindeki yerleşimin 4 bin 500 yıldır çok fazla kesintiye uğramadan sürdüğü bölge, dünyada yerleşimin en uzun süre görüldüğü nadir alanlar arasında. Ankara’da ayrıca Gölbaşı ilçesinde bulunan ve tarihi 5 milyon yıl öncesine dayanan Tulumtaş Mağarası’nı da görebilirsiniz. Son 1 milyon yılda gelişimini hızlandıran mağara, höyüklerindeki Orta Tunç Çağ, Helenistik, Roma ve Doğu Roma dönemine ait yerleşim katmanlarıyla arkeolojik açıdan oldukça önemli.
Yemeden Dönme: Türkiye’nin başkentine gelmişken Ankara simidi, döner ve Çubuk turşusunu tadabilirsiniz.
Kastamonu: Kasaba Köyü Mahmut Bey Camisi
Anadolu’nun ahşap camileri rotasındaki son yapı ise Kastamonu’nun Kasaba Köyü Mahmut Bey Camisi. Candaroğulları Beyliği döneminde inşa edilen yapı, diğer camiler arasında seçkin bir yere sahip; çünkü bindirme tekniğiyle yapılan camide hiç metal çivi kullanılmamış. Bu yüzden halk arasında “Çivisiz Camii” olarak anılan yapının en göz alıcı öğelerinden biri de bir sanat şaheseri olan taç kapısı. Türkiye’de çok az örneği bulunduğu için kapı, Kastamonu Etnografya Müzesi'nde korunuyor. Camiden sonra müzeyi ziyaret ederek hem bu kapıyı görebilir hem de Kastamonu kültürünü yakından tanıyabilirsiniz.
Görmeden Dönme: 19.yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen Kastamonu tarihi konakları ile şehrin arkeolojik zenginliğini gözler önüne seren Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Yemeden Dönme: Susamsız bayat simitlerin parçalanması ve onların üzerine kemik suyu ve sarımsaklı yoğurt dökülmesiyle servis edilen simit tiridini yemeden şehirden ayrılmayın.